Kahkaha

Bayıldım

Cool

Kızgın

Mahcup

Öğretici

Şaşkın

Suskun

Tatlı

Üzgün

Süper

Yelkovan ve Akrep

Ana Sayfa » Serbest » Hikayeler » Yelkovan ve Akrep
Yelkovan ve Akrep

Yelkovanın hızına yetişemiyor çokça zaman zavallı akrep. Yelkovan hızla koşup döne dursun çemberi, akrep bir arpa boyu yol alamıyor bu zaman yarışında. Ona hiçbir zaman yetişemeyeceğini anlayınca, iyice bir savsaklıyor akrep, kızdırıyor yelkovanı? Yelkovan bu, durmak nedir yorulmak nedir bilmez! İttirmeye başlıyor arkasından akrebi. Bir müddet sonra sırtlıyor onu. Taşıyor bir an için? O an, yelkovanla akrebin kucaklaşma anıdır işte? Birbirlerine muhtaçlıklarını, ayrı düştüklerinde yoksunluklarını ve aslında birbirlerini tamamladıklarını anladıkları an? Biri olmazsa diğerinin hiçbir anlam taşımayacağı gerçeğiyle yüzleştikleri an? Zaten doğru değil midir ki hep çalışan, mağrur yelkovandansa, yorgun, tembel, yavaş akrebin isminin daha bir sıklıkla zikredildiği? Birbirlerine bağlı olmasalar, kıskançlıktan birbirlerinin gözünü oyarlardı herhalde. Ama ne mutlu ki farkındalar; Akrep ölürse yelkovan da ölecek, yelkovan ölürse akrep de can verecek? Akreple yelkovanın aşksa aşkı; sadakatse sadakati; mecburiyetse mecburiyeti böyle bir şey işte? Doğru bir ifadeyle; ?VARLIĞI YAKAN, YOKLUĞU YOK EDEN? bir bağlılık?

*** Tam karşımdaki masada oturuyordun. Yanındakiler durmaksızın bir şeyler anlatıyorlardı sana. İlgini toplayıp onları dinleyemiyor gibiydin? Gözlerin sağa sola kayıyor, ara sıra şöyle derin bir nefes alıp içini çekiyordun. O gün bambaşkaydın. Bambaşka bir hava esiyordu etrafında. Bambaşka, tarifsiz bir sihirle çepeçevre kuşatılmış gibiydin. İşte o an, gözlerin benden yana çevrildiler. Bakışlarımız buluşup kenetlenmişti. Bu çekim alanından kendimi kurtarmak istiyor ama tutsak gözlerime sözümü geçiremiyordum. Bir hipnoz, bir büyü ya da daha öte bir gizli güç?sonrası sonsuzluk olan? Kiliseden yükselen çan sesi, bir yıldırım düşmesi ya da bir lisenin teneffüs zili, fark eder mi, bir tanesi sonlandırmıştı bu yoğunluğu. Kalkıp ayrı kapılara yönelmiştik. Bizim seçimimizdi farklı yolları seçmek? Bizim seçimimizdi konuşmadan anlaşmak? Böyle olması gerektiğine inanıyorduk. Böyle olmalıydı? Yalana ne gerek!? Buna mecburduk! Belki farklı zamanlarda göz açışımızdan hayata, belki yanlış bir yerde bakışlarımızın kesişmesinden, belki diğerlerinin bizden güçlü olduğunu bilmektendi vuslatsızlık? Düpedüz korkuyorduk. Ondandı benim kekeleyişlerim, ondandı senin her daim mahcup edan? Bağlanmıştık ama günahtı birleşmemiz. Bağlanmıştık ama gölgesi olamıyorduk birbirimizin. Teğet geçiyordu siluetlerimiz. Yasaktı. İmkansızdı. Nasıl ki akreple yelkovan el ele verip uzaklaşamazlarsa bu diyarlardan, mecburiyet varsa, canlarının bir köşesi mızrakla delinmiş ve bağlanmışken birbirlerine, yine de kavuşamıyorlarsa; öyle bir şeydi yaşadığımız? Karanlık gecelerde yalnızca seslerimiz buluşabiliyordu kuytularda, biz refakat edemiyorduk onlara. Ben umudun şarkısını mırıldanıyordum, sen imkansızlığın? Cesur olan bendim galiba. Sen söndürdükçe, ben küllerinden doğuruyordum ümit kıvılcımlarını? Sen yine söndürüyordun sonra onları. Ateşten korkuyordun. Ateşimden korkuyordun! Ortaçağdaki hapishanelerin yahut mahzenlerdeki zindanların duvarlarını süsleyen, görkemli lakin ürkütücü meşalelere benzetiyordun ateşimi. Ateşi içinde hissetmenin, prangalara vurulmak, dahası linç edilmek anlamına geldiğini biliyordun. Oysa prangalara da vurulsak, umudu var edebilirdik doğan yeni günlerde? Sevmenin suç olmadığı, esaret gerektirmediği ülkeleri de yazıyordu kitaplar. Kitaplar ki sayfalarca okuduğum, adındaki harflerin mükemmelliğini ve tılsımını çözmeye çalıştığım yegane kaynakçam? Razıydım ben prangalara da, tutsaklığa da, giyotine de? Ya da bir ömür boyu kaçak hayatı sürmeye razıydım; her daim o diğerlerinin baskısını ve soluğunu hissetmek pahasına omzumda? Kaçsak, belki bulabilirdik cenneti. Belki takip etsek o beyaz kuşları, erebilirdik huzura? Uykusuzluğu, şarkıları, şairin bahsettiği mecburluğu, acı kahveleri, mimozaları, ?yeşili? ya da rüyaları paylaşabilirdik, buna benim kadar inansan? Ama yenememiştin bir türlü gelecek kaygısını, gölgelerimizin uymadığını söyleyenlerin sözlerine kulak tıkayamamıştın ve vazgeçememiştin parmaklarını kütürdetmekten? Ben seni hiç özleyememiştim yahut çıldırmıştım özlemekten? Sen, bir elinde uzak diyarlara seyahat belgen ?ya da kaçışın, dikildiğin vakit karşıma, fark ettiysen ?elveda? dememiştim sana. Çünkü yelkovanla akrep ayrılamazdı birbirinden? Yelkovan uzaklaştığını sana dursun, volta atmaktan ötesini yapamazdı akrebin etrafında. Ve sevgi, geçmişe ışık tutmaktansa, gelecekle ilgilenirdi. Yelkovan bir bunu bilemedi? Oysa akrebin tek istediği, yelkovanın ?belki yine gelirim? demeyeceği bir gelecekti? Çünkü yelkovan, er geç gelecekti?

Yelkovan ve Akrep - Yorumlar

YORUMLARINIZI PAYLAŞIN

 

Yapılan Yorumlar

BENZER İÇERİKLERİlginizi çekebilecek diğer içerikler

Sınav hakkında

Sınav hakkında 24 Aralık 2010

Yaşamın hikayesi

Yaşamın hikayesi 24 Aralık 2010

Dört kelebek

Dört kelebek 22 Aralık 2010

Gerçek arkadaş

Gerçek arkadaş 14 Eylül 2010

SOSYAL MEDYADA BİZSitemizin sosyal medya hesapları

RASTGELE İÇERİKLER

Web Sohbet Güncellendi IE8 ve Windows’a yaman darbe! Bu Yol Nereye Gider YERYÜZÜ AŞKIN YÜZÜ Çağırıyor DOST ile DOST kalp yetmezliği kardiak yetmezlik Başkanın Bir Sözüyle Rüştü ye En İyi Araba Alınmış

FACEBOOK'TA BİZ

Hoşgeldiniz

kelebek.gen.tr – kelebek mirc - Tüm Hakları Saklıdır